29 Şubat 2012 Çarşamba

Farklı Tarzlarda Ayakkabı Bağlama Şekilleri

Ayakkabılarında da farklı olmak isteyenler için değişik bir yöntem, renkli bağcıklar ve farklı düğümlemeler ve iplerin değişik şekillerde deliklerden geçirilmesiyle farklı görünümler, değişik tarzlar elde etmek mümkün...


Aşağıda tam 17 farklı bağlama şekli bulunmakta, nasıl yapıldıklarını da yine resimlerdeki şekillerden kolayca çözebilirsiniz (tıklayarak resimlerin büyük halini de görüntüleyebilirsiniz)...



















28 Şubat 2012 Salı

Nemlendirici Dosyası - 2

Herkese merhaba


Bugün bahsedeceğim ürün ise; Dermokozmetik bir marka olan Dermalogica'nın kült haline gelmiş nemlendiricisi " Active Moist ". Benim yorumlarımdan önce bakalım ürün hakkında neler yazılmış...

" Karma ve yağlı ciltlere öneriliyor genelde.. Günlük nem koruması için kullanılan hafif yağsız losyon, nemsizlik ile savaşırken içerisindeki bitkisel özler ile cilt yüzeyini yumuşatır. Suni koku ve renklendirici içermez.

Uygulama yapıldıktan sonra yağlı bir his bırakmayan hafif formül, etkili yağsız bir nemlendirme sunar. İçerisindeki İpek Amino Asitler cildi yumuşatmaya ve cilt yapısını güçlendirmeye yardımcı olur. Doğal olarak gözenekleri sıkılaştırmaya yardımcı olan Limon, Sarmaşık, Su Teresi ve Dulavrat otu cildi arındırmasını destekler. "



Beni yorumlarım ise şöyle;

Bu ürünü cildimin son zamanlardaki ani değişiminden ve yağlanmasından ötürü aldım. Ürün krem değilde losyon kıvamında yani hafif ve cilt tarafından kolayca emilyor.

Yukarıda da yazdığım gibi karma ve yağlı ciltler bence rahatlıkla kullanabilir.. Özellikle krem uyguladıktan sonra benim gibi t bölgesi bir süre sonra yağlanan kişilerde bile yağlanma sorunuyla karşılaşmıyorsunuz, sadece gün bitiminde hafif bir parlama oluyor ama olsun o kadar da artık :) 

Ürünü yaklaşık bi 3 aydır falan kullanıyorum, ben performansından gayet memnun kaldım.. Tekrar alır mıyım diye sorarsanız; Evet alırım.. Ama yaz mevsimine çok daha uygun bir nemlendirici...

                                Sevgiler Desire



27 Şubat 2012 Pazartesi

Küçük Maviş Kediş :)



Bu güzel Pazar gününde, yani dün, bir gezintiye çıkmak üzere arabaya giderken, küçük bir kediden çıktığı belli gayet güçlü miyavlamalar duyduk, dikkat çekmemesi imkansızdı, ve bir baktık bir apartman girişinde minicik bişi hiç durmadan ağlarcasına miyavlıyor, süt içmesi için çabaladık açtır belki diye ama nafile ilgilenmedi bile. Etrafa bakındık dolaştık annesini aradık yok, bari bir kenara güvenli bir yere bırakalım annesi yemek aramaya gitmiştir sesinden gelip bulur nasılsa dedik. Tam o sırada annesi sandığımız kedi geldi onu kokladı kokladı ve ensesine yöneldi, biz alıp götürecek diye beklerken, cidden boğazına saldırdığını fark edince diğer büyük kediyi korkutup kaçırdık...


Ve minik yine kucağımızda ben de ne yapacağımı şaşırmış halde sokağın ortasında kalakaldık, en azından bir veterinere götürelim belli ki bir derdi var, çünkü yarım saati geçmiş olmasına rağmen hiç sakinleşmeden miyavlamalarına devam ediyordu ve orada belki kalabilirdi de. Arabada yol boyunca kucağımda uslu uslu oturdu, miyavlamaktan vazgeçmeden :) oraya ulaştığımızda yavrunun 2-3 aylık olduğunu öğrendik bu küçük bayan meğerse korkmuş ve açmış, üstelik süt zamanını da geçmiş, veterinerin verdiği yaş mama ile az buçuk ilgilendi, ama orada tutamayacaklarını söylediklerinde onu alıp karşıdaki parka gittik, Maçka'daki parka... 













Hiç durmadan miyavlıyor ama herkesin de bu sayede ilgisini çekiyordu. O koca mavi gözlerini gözlerime dikip durmadan miyavlıyordu. Sonunda kenarda bir yerde çimlere bırakalım bakalım dedik, sonra bir çift geldi ve onlar da çok ilgilendiler, elimizdeki yaş mamanın kokusunu duyan tüm kesiler de etrafımıza toplandı bu arada, hem miniğin sakinleşmesini istiyor bir yandan da diğer kedileri kovalıyorduk, en az bir-bir buçuk saat onla oynadık ilgilendik sevdik, hatta diğer büyük kedilere kafa bile tuttu, onları geriletti, zaten bu kadar güçlü bir sese sahip olmasından belliydi nasıl güçlü bir kız olduğu... hava karardığında zor da olsa onu artık orada bırakmamız gerektiği üzücü de olsa doğruydu... 

Her adımda dönüp baka baka ayrıldık yanından, umarım iyisindir Maviş Kediş, gece de yağmur başladı, umarım hala ağlamıyorsundur. Biz ondan uzaklaşırken bile miyavlamaları parkta yankılanıyordu... 


Bizimkiler kabul etmediği için seni yanıma alamadım ama umarım sevgi dolu birilerinin yanında bir evin olur :) 

25 Şubat 2012 Cumartesi

Ücretsiz SMS Gönderme Platformu: Yublu.com



Yublu nedir?



Yublu.com ücretsiz bir kısa mesaj gönderme platformudur. Yublu, tanımladığı bir çok uluslararası operatöre bağlı cep telefonlarına, tek bir adımla ulaşmanızı sağlar. Yublu ile kısa mesaj göndermek çok kolay. Dilediğiniz kişiye, dilediğiniz kadar kısa mesajı, dünyanın neresine olursa olsun hiç bir ücret ödemeden iletebiliyorsunuz.

Yublu nasıl ücretsiz olabiliyor?

Yublu markalar sayesinde, hizmetini ücretsiz bir şekilde tüm ziyaretçilerine sunuyor.

Üyeliği cep telefonunuza gelecek olan kod ile aktive edebiliyorsunuz.

Mesaj yazmak 90 karakter.

“Telefon Rehberi” hizmeti mevcut. Üyeliğinizi başlattıktan sonra artık sevdiklerinizin numaralarını kişisel rehberinize kaydedebiliyorsunuz.

“Gelen-Giden Kutusu” sayesinde Yublu hizmeti aracılığıyla size gelen ve sizin gönderdiğiniz mesajları artık takip edebiliyorsunuz.

Yublu nasıl kullanılıyor?

Yublu’nun işleyişi oldukça basit.Yublu.com adresinde yer alan kutucuğa kısa mesajınızı göndermek istediğiniz telefon numarasını ve kısa mesajınızı girmeniz yeterli. Kısa mesajınız kısa bir süre içerisinde istediğiniz numaraya ulaşıyor. Sadece mesajınızın sonuna Yublu reklam ekliyor.

Yublu'yu kullanarak gün içinde sınırsız mesajlaşabilirsiniz.

Mesajınızı gönderdiğinizde karşı taraf hem adınızı hem telefon numaranızı da mesajın başında görebiliyor.

MeLoDy'den sevgilerle, bol mesajlaşmalar...


23 Şubat 2012 Perşembe

Nemlendirici Dosyası - 1

Herkese merhaba,

Uzun zamandır cilt bakımı hakkında yazmıyordum. En son temizleme grubunu yazmış ve öylece bırakmıştım. Bir süredir de nemlendiricilerim hakkında bir post yayınlamak istiyordum ve hazır kendimi birazcık iyi hissetmişken yazmak istedim :)

Bugün sizlere Estee Lauder'ın ünlü DayWear Plus nemlendirici kreminden bahsedeceğim. Benim cildim bukalemun gibi değişken bir yapya sahiptir. :) Aslında karma-hassas bir cilt tipine sahibim ama yazdan beri ne hikmetse şu T bölgemin yağı bir türlü dengelenemedi. Bendeki ürün ise pompalı ambalajda ve losyon kıvamında. Çok hafif bir ürün ve karma-yağlı ciltlere de gayet uygun olduğunu düşünüyorum. Ürünün detayları ise şöyle;

" Spf 15 koruma faktörlü, anti-aging nemlendirici. Normal-Karma ve Yağlı ciltler için uygundur. İçeriğinde bulunan taze salatalık canlandırma hissi verirken saf yasemin, menekşe ve eşsiz buhurumeryem çiçeğinin getirdiği rahatlatıcı dengeyi taşır. Amber çiçeği de yumuşak ışıltılı bir dokunuş sağlar. "


 


Ürünün içeriğindeki salatalık cilde gayet fresh bir görüntü katıyor ve nemlendirmesi de çok çok iyi. Ben bu nemlendiriciyi 1 ay falan ancak kullanabildim ne yazık ki :( Çünkü ürün hafif olduğu kadar yoğun bir nemlendirici olduğundan dolayı biraz yağlanmaya neden olabiliyor. E, hal böyle olunca hiç kullanamadan diğer cilt bakım ürünlerimin yanına kaldırdım. Cildim normale dönünce kendisini kullanacağım günleri bekliyor dolabın derinliklerinde.. :))

Benim ürün hakkındaki nacizane yorumlarım bunlar. Kullandığım süre boyunca memnun kalıp kalmadığımı sorarsanız; evet çok memnun kaldım. Ve bittiği zaman ise hiç düşünmeden tekrar alabilirim... Bir sonraki yazıma kadar kendinize çok iyi bakın.!

                         Sevgiler Desire

22 Şubat 2012 Çarşamba

İpek Yolu... Kitaro...


Ruhu dinlendiren, iç huzuru sağlayan, insanı başka alemlere götüren, biraz ruhani, daha çok manevi ezgilerle dolu büyülü parçaların sahibi Kitaro'dan bahsetmek istiyorum bugün... Bir çoğunuzun Silk Road (İpek Yolu) adıyla bildiğiniz bu belgesel müziğinin sahibi kendisi...



Kitaro, asıl adıyla Masanori Takahaşi, müzisyen. New Age müziğin tanınmış isimlerindendir. Kitaro takma adı arkadaşları tarafından Japon anime karakteri olan "Kitaro"dan esinlenerek verilmiştir. Müziklerinde Batı formatlı ezgilerden ziyade, parçası olduğu Uzak Doğu kültürünün izleri görülür. Hayata bakışını kendi ağzından şöyle özetler, “İç huzuruma kavuşmamı sağlayan olay, doğduğum şehirden kilometrelerce uzakta ve de ona kesinlikle benzemeyen bir başka ülkede, mesela Kalküta’nın herhangi bir sokağındaki bir dilenciyle eşit olduğumu farketmemdir”.



Müzikal anlamdaki bilinen ilk çalışmaları 1980’lerin başından itibaren ortaya çıkmaya başlar. Bu dönemden sonra müziğinde de olgunluk dönemine geçer. Yaptığı müziğe kesin bir etiket koymak yanlısı değildir; genel olarak “müziğinin ruhsallığı çağrıştırdığını ve önemli olan şeyin dinleyiciyi düşünme ve hissetmeye sevketmesi” olduğunu söyler. Yanni’yle benzer yönleri, her ikisinin de müzikal yazma ve okuma eğitiminden yoksun olmasıdır; nota bilgisi olmadığı için kendi tarzını kendisi yaratmıştır, notalar yerine resimler çizer. Birçok tuşlu, vurmalı ve üflemeli sazı çalabilme yeteneğine sahiptir. Felsefi inanışı ise Budizm ve Şinto geleneklerini temel alır. 


Kitaro’nun Türkler tarafından tanınması ve sevilmesi 1980’lerin başında TRT 1’de yayınlanan İpek Yolu Belgeseli’nden hatırlayacağı The Silk Road adlı parçasıyla olmuştur.


Başlığa adını veren Silk Road (İpek Yolu) parçasını buradan dinleyebilirsiniz...

Sonunda...

Herkese merhaba

Bugün öğlene doğru dört gözle beklediğimiz telefon nihayet geldi. Evet, cerrah aradı sonunda :)  17 Şubat Cuma gününe randevulaştık. Ameliyat öncesi tekrar görüp, konuşması gerekiyormuş..

Ben bu telefon karşısında göz yaşlarımı tutamadım maalesef çünkü, şu son haftalarda şikayetlerim iyice artmış sancılarım hiç geçmez hale gelmişti. Tam umudumu yitirmeye başladığım şu günlerde bugün cerrahın araması fazlasıyla mutlu etti beni :) sanırm bunu buradan anlatabilmem mümkün değil.

Eveeet, şimdilik sizinle paylaşabileceklerim bu kadar ne yazık ki.. Ben bu haberi bloğumu izleyen arkadaşlarıma da bildirmek istedim çünkü gerçekten durumumu merak ediyorlardı sağolsunlar mesajlarıyla beni hiç yalnız bırakmadılar :) Teşekkür ederim hepinize..

O beklediğimiz müjdeyle beraber cuma günü tekrar görüşmek üzere diyorum :)


                               Sevgiler Desire

18 Şubat 2012 Cumartesi

Hayatım bir roman..!?


Aslında sanki bunu söyleyen kendini çok ayrıcalıklı, çok derin veya farklı bir hayat yaşamış sayıyor. Fakat çevreme baktığımda herkes zaten ciddi şeyler yaşamış, normal, durağan, sıkıcı, dertsiz, tasasız bir yaşantıya sahip kim var ki… bu da bence ne kadar boş bir laf olduğunu gösterir gibi…
En basiti biri başka bir şehirde doğmuş, çekirdek ailesiyle İstanbul’a gelmiş, babası onu okutmak için çalışmış okutup bir işe yerleştirmiş, artık tam oh denecek zamanda asrın vebasına yakalanmış ve bu genç  ergenlikten yetişkinliğe geçişte babasız, anneye ve eve bakmakla yükümlü kalmış .
Bir başkası, yirmi küsur sene çekirdek ailesini devam ettirebilmek için hem manevi hem fiziksel bir savaş içinde geçirmiş senelerini ve bir yerde yeter artık demiş, anne babasının yanına gitmiş, bir süre sonra babasını kaybetmiş.
Bu evlilik hayatından kurtulanlardan geride kalan kız yine evden sorumluluk, okul, sonrasında hem ev, hem iş yükümlülükleri arasında gençliğini yaşamaktan uzak hayata atılmış ancak o da mutsuzlukla bu evden kaçmış.
Bir başkası, yetmiş küsur yaşında önce babasını, sonra annesini, bir süre sonra küçük kardeşini, sonra eşini, daha sonra ise bir diğer kardeşini kaybetmiş, çocuklarının mutsuz evlilik hayatlarına üzülmüş, her gün antidepresanlar kullanan yetmiş küsurluk biri.
Bir başkası o üç kişilik ailede agresif ve baskın olan taraf olmanın sonucuna eşinin onu aldatmasıyla karşılık görmüş, çocuğuyla bu durumun altından tek başına kalkmaya çalışıp yılmamış.
Diğer biri, doğumunda annesini kaybetmiş, yıllar sonra anne baba bildiklerinin yenge ve dayı olduğunu öğrenmiş, genç yaşta yaptığı evlilikten bir çocuk sahibi olduktan sonra mutsuzlukla bunu da bitirip çocuğundan uzak tek başına hayatta kalmaya çalışmış.
Bir diğeri, evlenmeden hayatını devam etmeye karar vermiş, kedisiyle yalnız yaşamak için anne evinden çıkıp kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan biri…
Bir başkası, aşkla evlendiği eşinden yine asrın vebası nedeniyle kopan, iki kız çocuğuyla aileyi ayakta tutmaya çalışan biri…
Başka bir örnek daha, çocukluğundan beri bağışıklık hastalıkları dolayısıyla daha bir sürü rahatsızlık sahibi ve sırf bu sebeple zamanının çoğunu evde geçiren sosyal hayatı olamayan biri…
Evet etrafıma bakıyorum ve bu insanları görüyorum. Bu yüzeysel olarak bahsettiğim kişilerin, her birisini birer roman kahramanı ve başından geçen bir sürü olayları detaylandırsak fazlasıyla kalın  ve çok sayıda romana sahip olabiliriz…
 Şimdi bunların her biri birer roman mı… sadece benim etrafımda mı hayatı roman insanlardan çok var…
…ya da benim etrafım bu insanlardan oluştuğu için hayatı roman olan kişi aslında ben miyim?

17 Şubat 2012 Cuma

Mutluluk... imkansız...


Eski karalamalarımı karıştırıyordum ve bu yazım çıktı aralarından, sizinle paylaşmak istedim... Oldukça zaman geçmiş üzerinden, şu an mutsuz değilim ama haklı olduğumu düşünmeye devam ediyorum açıkçası, şu an için bence mutluluk, sadece anı yaşamakla, küçük gülümsemelerle yetinmekten ve bunun en büyük hazineniz olduğunu kabullenmekten geçiyor.



Çoğunluğa aykırıyım orası kesin... ve ne yazık ki bu anormal olduğumun bir işareti...

Yoruldum bu farklılıktan... kaynağı ne acaba? Felsefe okumuş olmak mı, düşünce yapımdaki farklılık mı... herkes gibi olmak daha az acıtırdı canımı... Bu düşünce yapısıyla herkesi hatalı bulmaktan yoruldum... Düşünce sistemim doğru olsa da beni anlayışsızlığa sürüklemekten alıkoyamadığı da ortada... değişemediğim gerçeği de başucumda durduğuna göre... sanırım yalnızlıkla yaşamaya alışsam iyi olacak...

Ama ben anlaşamam ki yalnızlıkla... hep susar o... paylaşmaz... fikir vermez... hep susar... derin bi sessizlikle dinler sadece... "yalnızlık" var mıdır yok mudur... olan bir şey midir olmayan mı...

Mideme kramplar giriyor.. yaşamıma girmeye çalışanlar ya beni üzüyor ya ben onları üzüyorum...

Mutluluk... bence imkansız... anlık sevinçler onun bi parçası değil... sadece lanet kaderin biz zavallıların ağzına çaldığı bir kaşık bal... asla ulaşamayacağımız o bal kavanozunun arkasından dili dışarda köpekler gibi koşturmamızı sağlayan birer kaşık yalan... 

Anlık sevinçler asla geniş zamana yayılamazlar... arkadaşlarınla çıktığın bi günün bile sonuna doğru can sıkıcı en az birşey olacaktır... ve kötü olan o kötü sıkıcı anlar o minicik sevinç kırıntılarının değerini artırır biz zavallılar gözünde... dil dışarda koş arkasından...

Belki de amacı değiştirmeliyim... amaç mutluluk olmamalı belki... ne olmalı hırs mı, para mı, statü mü, neden? ne için? sahip olduğunda mutlu olacağın için... o kadar kronik bi hastalık ki herşey onun için... bir seri katilin bile amacı o öldürdüğü zavallı insanlarla bi şekilde mutlu olabiliyor olması değil mi... ne kadar zehirli his... sadistler? acı çektirerek mutlu oluyorlar... mazoşistler? acı çekerek mutlu oluyorlar... tüm düşünce sistemlerinde en temel amaç "mutlu" olmak... güzel olmak, çekici olmak, zengin olmak, statü sahibi olmak ... hepsi sahibi olanı mutlu ettiği için isteniyor...

tam bir paradoks... ulaşamayacağın birşey için çabalamak...

14 Şubat 2012 Salı

Sevgililer Günü



Bugün " Sevgililer Günü " ile ilgili bir post yayınlamak istedim. Gördüğünüz gibi postun yazısını bile bugüne özel olarak seçtim :)  Neyse efenim sözlerimle sizleri daha fazla sıkmadan tüm aşıkların veya aşık olmayanların.. Yüreğinde bir lokmacık da olsa sevgi ve aşk barındıranların..  " Sevgililer Gününüz " Kutlu Olsun...


                              Sevgiler Desire

12 Şubat 2012 Pazar

Too Faced In Your Dreams..

Herkese Merhaba

Bir süredir devam eden rahatsızlığımdan ne yazık ki henüz kurtulamadım ve hala da geçmiş değil ne yazık ki.. Sanki inatla ben seninle varım, sen olmasan ben de bir hiçim der gibi inatla yapıştı üstüme gitmiyor :) Neyse çenem iyice düşmeden önce ben konuma döneyim..

Bugün sizlere Too Faced markasının In Your Dreams adlı paletinden bahsedeceğim kısaca. Bildiğiniz gibi Too Faced markası sadece Sephora mağazalarında bulunan bir markadır. Ve Too Faced ürünlerinin içinden çok dış görünüşlerinin insanın ilgisini çektiğinden eminim :) Biraz sonra ki resimleri görünce ne demek istediğimi anlayacaksınız...

Benim In Your Dreams paletim ise; yeni yılda anneciğimin bana hediyesiydi ve paketi açınca o dış kabına vuruldum, eridim, bittim resmen. Çünkü daha 1 hafta önce mağazada görünce kendimden geçmiş ve almamıştım, kendimi tutmayı başarmıştım ama şimdi o palet ellerimdeydi ve artık benimdi :))




Paletin kapağını açınca kapağın iç tarafında 3 tane makyaj örnekleri var..

6 farklı renkte far, 3 adet farklı renkte allık ve ruj bulunuyor. Far-allık ve rujların renkleri o kadar güzel ki, hem gündüz hem gece makyajına gayet uygunlar ve kalıcılıkları da çok iyi. Ama benim göz kapaklarım hafif yağlı olduğundan dolayı farlardan önce far bazı uyguluyorum ki, hem farın akmasını, dağılmasını ve ince bir çizgi halinde birikmesini önlüyor, böylece daha kalıcı oluyorlar...

Palet ile ilgili bir makyaj örneği önümüzdeki günlerde blogda olabilir :)  Hepinize şimdiden iyi bir hafta geçirmenizi diliyorum...

Not: Bu arada unutmadan Too Faced'in bu paleti sadece yeni yıla özel olduğundan dolayı şimdi gitseniz bulamayabilirsiniz. Ama yine aynı markanın çok güzel değişik paletleri var :) onlardan temin edebilirsiniz.

                               Sevgilerimle Desire


9 Şubat 2012 Perşembe

Portakallı Zeytinyağlı Kereviz

Herkese merhaba :)

Evet, hala rahatsızım ve yatak döşek yatıyorum. Tabi durum böyle olunca ne bloğumuza vakit ayırıp post yayın-layabiliyorum, ne de özel hayatıma vakit ayırabiliyorum. Neyse lafı fazla uzatmadan konumuza dönmek istiyorum :)

Bugünün postu " Portakal Suyunda Zeytinyağlı Kereviz " olsun. Yalnız bu kereviz de bir fark var; o da patatessiz olması. Ben bir " Crohn " hastasıyım ve patates gibi bağırsağı tutan besinler yemem yasak ne yazık ki.. Bu konuya zaten daha sonra uzuuunca bir değineceğim için şimdilik kısa kesiyorum. Ve tarifimize geçiyorum;




Malzemeler;

- 1 kg. Kereviz
- 2 adet kuru soğan
- 3 - 4 diş sarımsak
- 3 adet portakal
- 1 adet limon
- 1 adet küçük boy havuç
- Tuz


Yapılışı;

Kerevizleri soyup elma dilimi şeklinde doğradıktan sonra limonlu suya koyunuz. Diğer taraftan ise; tencereye 1 yemek kaşığı kadar zeytinyağı koyup, 2 adet soğanı 3-4 diş sarımsağı ve 1 adet havucu doğradıktan sonra hafifçe ölene kadar kavrulur. Kavrulan soğanın üzerine kerevizler ilave edilir. Ve 3 adet portakalın, 1 adet limonun ve 1 çay bardağı içme suyunu koyunuz. Tuzunu da ekleyip pişmeye bırakınız. Kaynadıktan sonra altını kısıp, kısık ateşte kerevizler ve havuçlar yumuşayıncaya kadar pişiriniz.

Tamamen piştikten sonra ise; normal boy borcam kaba aktarılır ve üzerine isteğe göre maydonoz, dereotu konularak servis edilir.

                                              Afiyet Olsun... ;)


                        Sevgilerimle Desire




7 Şubat 2012 Salı

Ev Yapımı " Cilt Canlandırıcı " Maske..

Merhabalaaar :)

Bir kaç gündür rahatsız, tatsız ve keyifsiz olduğumdan bloğumuzdan uzak kaldım. Ve aklımdakileri hayata geçiremedim blogda bir şeyler yayınlayamadım. Hem de o kadar çok yayınlayacağım konular varken...

Bugünün ilk postu " Cilt Canlandırıcı Maske " olsun bakalım. Maskemiz Ebru Şallı Tan'a aittir ve kısıtlı zamanlarda cildine ışıltı kazandırmak ve bir nebze olsun yorgun ve donuk görünümü almak isteyen hanımlara ve aynı zamanda beylere göre bir tariftir..





- Malzemeler -

* Yarım avokado
* Yarım muz
* 1 tatlı kaşığı bal
* 1 çay kaşığı keten tohumu yağı

Maskenin hazırlanışı: Meyveleri bir çatal yardımı ile ezin. Yağ ve balı da ekleyip iyice birbirine yedirin. Temizlenmiş ve mümkünse peeling yapılmış cildinize sürün ve maksimum 20 dakika beklettikten sonra ılık su ile yıkayın. Gül suyu ile ıslatılmış pamukla cildinizi silin.

Not: Karma cilt tipine sahip bayanlar ve beyler gül suyu yerine maden suyunu tercih etsinler.

Hepinize mutlu bir hafta geçirmenizi diliyorum... ;)


                          Sevgilerimle Desire

6 Şubat 2012 Pazartesi

Gerçek bir hikaye ...


Kadın 32 yaşında güzel bir bayandı ve eşi oldukça yakışıklı bir deniz subayı idi.Bundan bir kaç ay önce yanlış bir teşhis sonucu gerçekleştirilen ameliyatla gözlerini kaybetmişti genç kadın ve asla göremeyecekti. Kocası ameliyattan sonra acı gerçeği öğrenince yıkılmış ve kendi kendine bir söz vermişti. Günler geçiyordu. Kadın her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok sevdiği kocasına yük olduğunu düşünüyordu. Eşinin bu içine kapanık, karamsar hali kocayı çok üzüyordu. Birden aklına eşinin eski işi geldi.Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona nasıl söyleyecekti, çünkü artık çok kırılgan ve neşesizdi. Bütün cesaretini toplayarak akşam karısına konuyu açtı. Karısı dehşetle gözlerini açtı: Ben bunu nasıl yaparım ben körüm, diye bağırdı. Kocası ona destek olacağını, her sabah kendisinin işe bırakacağını ve akşamları da iş çıkışında alacağını ve ona çok güvendiğini söyledi. Çünkü eşini tanıyordu ve bunu başarabileceğini biliyordu. Kadın büyük bir umutsuzlukla kabul etti çünkü eşini çok seviyordu ve onu kırmak istemiyordu. Her sabah eşini işine bırakıyor ve akşamları da alıyordu fedakar koca. Günler böyle ilerledi, karısı eskisinden biraz daha iyiydi. Fakat kocası daha fazlasını istiyordu, kendisine söz vermişti sonuna kadar gidecekti. Aksam karısına: Artık işe kendin gidip gelmelisin, dedi. Kadın şaşırmıştı. Bunu asla yapamayacağını söyledi. Kocası ısrar edince onu yine kıramadı ve bütün cesaretini topladı. Bunu kendisi de istiyordu ama o kadar güveni yoktu. Sabahları kadın artık otobüs durağına kendisi gidiyor, otobüsüne biniyor ve otobüsten inerek işine gidebiliyordu. Günler günleri kovaladı, hiç bir problem yoktu. Yine bir gün otobüse binerken, şoför: Sizi kıskanıyorum, hanımefendi dedi. Kadın kendisine söylenip söylenmediğini anlayamadan, neden diye sordu. Şoför: Çünkü her sabah sizin arkanızdan bir deniz subayı genç adam otobüse biniyor ve bütün yol boyunca sevgi ile size bakıyor, otobüsten indikten sonra yeşil ışıkta yolun karşısına geçmenizi bekliyor siz binaya girdikten sonra arkanızdan öpücük yollayıp size her gün sevgiyle el sallıyor, dedi. HERKESİN BU KADAR SEVMESİ VE SEVİLMESİ, HEPSİNDEN DE ÖNEMLİSİ BÖYLE BİR SEVGİYİ HAK EDECEK İNSANI BULMASI DİLEĞİYLE..


MeLoDy'den sevgilerle...

4 Şubat 2012 Cumartesi

Romantik Bir Saç Örgü Modeli

Merhabalar,

Bugün de bir saç örgüsü postuyla karşınızdayız...
Bu değişik örgü ile ister tek bir örgü yapıp bırakarak ya da iki yanda örgü yaparak sonrasında saçlarınızı toplayarak, veya açık bırakarak farklı romantik görünümler elde edebilirsiniz...







LinkWithin 2

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...